24 Nisan 2008 Perşembe

YAY-YILDIZ

Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı’nın nasıl şekillendirildiğini pek çok farklı kişiden pek çok farklı rivayetle dinlemişizdir. Ben bugün önceden duymuş olduğunuz veya olmadığınız farklı bir yaklaşımı irdeleyeceğim.

Roma İmparotorluğu zamanında İstanbul nüfusunun Grek kesimi için mitolojik tanrılar büyük önem taşımaktadır. Av tanrıçası Artemis bunlardan biridir. Halk için Artemis’in ayrı bir önemi daha vardır. Çünkü bu tanrıçanın İstanbul’u koruduğuna inanırlar. Bilenler bilir, av tanrıçası Artemis’in bu özelliğini simgeleyen bir yayı bulunur. Tüm Artemis ikonalarında tanrıça elinde bu yayı tutar.

İstanbul sakinleri de bu dönemde evlerinin en tepesine Artemis’i simgelemesi için bir yay koyarlar. Neredeyse İstanbul’un tüm evlerinin tepesinde Artemis’in yayı bulunmaktadır. Bu adet senelerce devam eder. Yaysız ev yok gibidir.

Ancak bir gün işler tersine döner. Roma İmparatorluğu bölünür. İstanbul ise Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans İmparatorluğu) içinde yer alır. Devletin ilk imparatoru Kostantin kendisinin de yeni kabul ettiği hristiyanlığı mitolojinin çok çok üstünde tutmaktadır. Bu yüzden şehrin mitolojik bir öğe olan Artemis yayı yerine dini bir sembolle simgelenmesini ister. Bunun için en ideal seçim Hazreti Meryem’in simgesi olan beş köşeli yıldızdır. Kostantin’in bu isteğine ciddi bir kesim itibar gösterir. Pek çok evin tepesine yıldız sembolü koyulmaya başlanır. Ancak bir o kadar hane de yay kullanmaya devam eder. İlerleyen zamanlarda İstanbul sakinleri hem yıldız hem de yayı beraber kullanmaya başlarlar. Ta ki İstanbul’un fethinin gerçekleştiği 1453 yılına gelindiğinde şehrin çatılarının neredeyse tümünde yay ve yıldız birlikte bulunur. Bugün bile İstanbul’da pek çok eski yapının üstünde sadece yay veya yay ve yıldız beraber görülebilmektedir. Diğer şehirlerin yapılarında bu sembolleri göremeyiz. Fethin sonrasında bu görünüm Sultan Mehmet’in de ilgisini çeker. Osmanlı Bayrağı’na bu görünüm işlenir. Bu bağlamda belki de Ay-Yıldız değil Yay-Yıldız demek daha doğrudur bu ambleme.

Peki ya bayrağımızın kırmızı rengi nasıl belirlenmiştir? Bu renk için yazacağım yaklaşım da şu; Aslında bayrağımızın rengi kırmızı değil kızıldır. “Kızıl” kelimesi bir topluluğu oluşturan tüm yaş, cinsiyet ve etnik grupları temsil eder. “Kızılca kıyamet” kelimelerinin sakladığı anlam da “çeşitli yaş, cinsiyet ve milletten oluşmuş insan kalabalığı” demektir. Yani bu kızıl rengin bayrağımızda bulunma amacı da budur; tüm etnik kökenlerden bu topraklarda yaşayan, dil ve tarih birliğimiz olan insanlar... Kızıl kelimesini Rusya’daki sosyalist devrimin ardından millet olarak kullanmaz olduk. Al bayrak demeye başladık bayrağımıza. Ama o zamana kadar bu bayrağın rengi kızıldı.

Bahsini ettiğim iki yaklaşımı birbirine yapıştırınca çok da anlamsız bir tablo ortaya çıkmıyor gibi. Ama yine de bu yazdıklarım doğrudur diye bir iddiam yok. Verdiğim bilgilerin içinde de eksikler olabilir. Ama merak edenler için, araştırmak isteyenler için belki yeni bir ışık olur diye yazdım bunları. Yada bunlar zaten pek çok kişinin bilgisi dahilindeydi de benim haberim yoktu. O da olabilir. Eğer öyleyse cehaletim affola...

Kaan TEMİZEL
01.10.2007 - Pazartesi

Hiç yorum yok: